Deprem Sağlığına Dikkat

T

ürkiye aktif fay hatlarının bulunduğu her gün sarsılan bir kara parçasıdır. Bu sarsıntılar karşısında hasar almamak için büyük bir bilinç ortaya konulmalıdır. Yapıların reformdan geçirilmesi ve dolayısıyla insanların da reformdan geçirilmesi gerekir. Resmi kuruluşların ve devlet kurumlarının (örneğin Sağlık Bakanlığı)  öncelikli yapılar üzerinde yaptığı çalışmalar meyvelerini vermektedir ama aynı bilincin halk arasına da inmesi gerekmektedir. 

Japonya’nın gözde depreme dayanıklılık yöntemlerinden olan sismik izolatör sistemleri, Türkiye’deki hastanelere ve kamu binalarına başarılı bir şekilde entegre edilmiştir. Bunun yanında dikkat edilmeyen noktaların da farkında olmak gerekir. Zemin sağlığının yapı sağlığı kadar dikkate değer olduğunu bilmek ve yapıları, sağlam zeminlere oturtmak ve gerektiğinde o zeminlere iyileştirme çalışmaları yapmak gerekir. 
Bu tarz yapı ve zemin iyileştirme çalışmaları maliyeti  % 3 arttırmakla birlikte depreme dayanıklılığı bunun çok üstünde bir noktaya taşır. Kamu binaları olarak bilhassa hastaneler sadece yapısal değil mimari olarak da tehlikeli konumdalar. Pek çok tıbbi teknoloji aletlerinin sarsıntı anında düşmeleri yaralanmalara sebep olur. Hastanelerde ileri teknolojiler ve sismik izolatörler ile yapısal güncellenmeler yapılarak bu sorunlara çözüm bulunmuş ve bulunmaya devam edecektir.

H

astaneler önem arz eden ve duraksamadan işlemesi gereken bir mekândır. Bu yüzdendir ki depremin yıkıcı etkisine karşı güçlendirilmesi ve dolayısıyla ayakta kalması gerekir. Hastanelerde depreme karşı risk faktörünü belirlerken ilk olarak yapısal faktörler; yaş faktörü ile güçlendirilme çalışmalarından geçip geçmediği göz önüne alınır. İkinci olarak hastanenin oturduğu zeminin sağlığı göz önüne alınır. Yapay sinyaller üreterek bu sinyallerin zeminde nasıl ilerlediğini gözlemleyerek zeminin sağlığı hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Sinyallerin hızlı yayılması zeminin sağlığına, yavaş ilerlemesi sağlıksızlığa işaret eder. Bu karşılaştırmaları yapabilmek için resmi ölçüm belgelerine ihtiyaç vardır. 

Resmi kurumların yöneticilerinin bilhassa hastane başhekimlerinin deprem konusunda eğitim almalarını sağlayarak bilinçlendirmek büyük bir adım olur. Hastanelerin, yapıların depreme karşı dayanıklı olması durağan bir olay değildir. Periyodik incelemelerle zeminin ve yapının sağlığı takip edilmelidir. Güçlendirme çalışmalarında sık rastlanılan uygulama sismik izolatörlerdir. Türkiye’de 17 Ağustos 1999 M7.4 Marmara depreminde 12 sağlık kuruluşunun tamamen yıkılması, 35’inin orta veya daha az derecede hasar görmesi, yetkililerin hastanelerin deprem sağlığını düzeltme konusunda teyakkuza geçmelerini sağlamıştır. Çünkü hastanelerin bu şekilde zarar görmesi afetin hasar derecesini arttırmaktadır. 

Türkiye’deki eksikliğin farkına varılmış ve hastanelerde Japon modeli sismik izolatör sistemleri örnek alınarak iyileştirmeler yapılmaya başlanmıştır. Sağlık bakanlığı hastane proje ve inşaatlarında deprem yalıtımına yönelik düzenlemeler ve ölçütler getirmiştir. Bu ölçütlere göre; 1. ve 2. Derece deprem bölgelerinde gerçekleştirilen 100yatak ve üstü hastane inşaatlarında sismik izolatör uygulaması zorunlu hale getirilmiştir. Bu uygulama sayesinde sismik izolatörlü hastanelerin şehrin en güvenli noktaları haline gelmiştir. Bir örneği; 30 Ekim 2020 tarihinde Seferihisar merkezli İzmir’i etkileyen 6,9 büyüklüğündeki can kaybına yol açan 16 saniye süren depremde, 1031 adet sismik izolatör yerleştirilen ve inşaatı devam eden Bayraklı Şehir Hastanesi bir hasar almamıştır. Başka bir örnek; 2020 yılının Ocak ayında Elazığ’da gerçekleşen depremde zemininde 872 adet sismik izolatör bulunan Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi deprem anında ve sonrasında tüm operasyonel faaliyetlerine devam etmiş ve hasar almamıştır. Bu örnekler bize sismik izolatör uygulamasının güvenilirliğini ispat etmiştir.

B

üzülmelerden dolayı yapılarda dilatasyon derzi bırakılma gerekir: Hem betonarmenin kuralları gereğince hem de uzun ve büyük binalarda deprem etkisinden dolayı. Ekstra şekilli binalarda ( artı şeklinde, U şeklinde, vb.) bağlantı noktaları depreme karşı daha dayanıksızdır. Bu tarz binalar için deprem yönetmeliklerinde, düzensizlikleri önlemek amacıyla standart koşullar yer alır ve deprem yönetmeliklerinde de belirtilmektedir. Dilatasyon derzinin de kendi içinde belli şartları vardır; bu yapının yüksekliği ile ilgilidir. Yükseklik ne kadar artarsa bırakılması gereken dilatasyon derz aralığı o kadar artar. Uzun binalardaki kolon ve kirişler arasında dolgu duvarlar bulunur. 

Deprem anında salınımdan dolayı, çerçeve kısımları dolgu duvarları sıkıştırır; dolayısıyla çatlaklar ve yarıklar oluşabiliyor. Bu çatlaklar yapısal hasar anlamına gelmeyip mimari hasar olarak sınıflandırılabilirler. Ama bunlar gözle görülen çatlaklar olduğu için insanlarda korkuya neden oluyor. Yetkin olmayan mühendisler, bu yapılara hasar tespitine gittiğinde yanlış hasar tespitine yol açabilirler. İşte uzun binalardaki bu karışıklığa neden olan çerçeve hareketini çözmek için de uzun derzler kullanılmaktadır. Bu dolgu malzemeleri maliyetli malzemeler olduğu için önemli binalara uygulanması muhakkaktır. Özellikle hastanelerin güvenli görünmesinde ve korunmasında önemlidir. 

Operasyonel işlemlerin doktorlar tarafından gerçekleştirilebilmesi için hastanenin deprem anında ve sonrasında güvenli olduğuna dair emin olunması gerekir. Aynı durum hastaların tedavisi ve müdahalesi için de geçerlidir. Güvenlik ortamının sağlanması için yapısal ve mimari ileri teknoloji ürünleri kullanmak gerekir. Yapısal reformda sismik izolatörler bayrağı taşımaktadır. Bu ileri teknolojilerden bir tanesi de ’tavan yalıtımı’ dediğimiz, aktif ve pasif kontrol sistemleri dediğimiz; sistemler kullanılıyor. Bu uygulamada demirin hareketi ile binanın hareketi birbirinden yalıtılıyor. Burada özel sismik izolatörler devreye giriyor; yatay yönde harekete izin verirken, düşey yönde izin vermiyorlar. Uygulamalarda kullanılan malzemelerin maliyeti düşünülünce; hastaneler, bankaların sistem odaları, bakanlıkların sistem odaları,  karakollar, valilikler öncelikli konuma düşmektedir. Hastane bazında Sağlık Bakanlığının yaptığı reformlar sahada vücut buldu. Van SBÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Prof. Dr. CemilTaşçıoğlu Şehir Hastanesi, şehir hastaneleri, İSMEP Projesi kapsamında İstanbul’daki güncellenen hastaneler örnek teşkil etmektedir. 

T

ürkiye’de bina deprem yönetmeliği bugüne kadar 1947, 1953, 1961, 1968, 1975, 1998 ve şu an yürürlükte olan 2007 olmak üzere toplam 7 defa deprem yönetmelikleri revize edilmiştir. Hazırlanan bu yönetmeliklerde yapının bulunduğu bölgenin deprem riski ve zemin sağlığı dikkate alınarak yapıların depreme dayanıklı yapımı ve tasarımı için gerekli olan minimum şartlar verilmektedir. Deprem yönetmeliği konusunda son çalışma: Yönetmelik Hazırlama Komisyonu ve alt çalışma grubu üyeleriyle birlikte 8 Çalıştay sonucunda Deprem Yönetmeliği güncellenmiş olup 18 Mart 2018 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış, 1 Ocak 2019 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Deprem yönetmeliğinin 7 kere değişmesi ve pek çok defa güncellenmesi Türkiye’de oluşan depremler hakkında bilgilerimizin artmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye sınırları içerisindeki aktif fay hatları sürekli yeni depremler üretmektedir. Bu sürekli oluşan depremler zengin bir veri havuzu oluşturmaktadır. Her geçen gün malzeme ve teknoloji çeşitliliği oluşmaktadır. Ayrıca mevcut bulunan yapı stoklarının önemli bir kısmı depreme dayanıklılığı yetersizdir. Bu gibi ihtiyaçlar ve sonuçlar deprem yönetmeliğinin revize edilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Ve deprem yönetmeliğinde yapılan bu revizeler yapılarda da revize gerekliliğine yol açmaktadır. 

Kurumsal anlamda yapılan en büyük reform Sağlık Bakanlığından gelmiştir: 100 ve üstü yatak kapasiteli hastanelerde sismik izolatör sistemleri zorunlu tutulmuştur. En büyük örneklerden biri olmaya aday: Marmara Üniversitesi Başıbüyük Hastanesidir. 1991 yılında yapımına başlanan ancak faaliyete geçmeyen Marmara Üniversitesi Başıbüyük Hastanesi,  İSMEP (İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi) kapsamında sismik izolatör tekniği ile güçlendirilen en büyük hastane olacaktır. İstanbul İl Özel İdaresi Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) tarafından İSMEP kapsamında güncel yönetmeliklere uygun deprem anında ve sonrasında hizmete devam edecek bir hastane haline getiriliyor. Uygulanacak olan yöntemle, izolatörler yapıdaki uygun görülen kata, kolonların ve betonarme perdelerin altlarına yerleştirilerek, yapının zemin ile olan direkt ilişkisini kesilmektedir. Buradaki izolatörlerin çalışma şekli şöyle açıklanabilir: Yatay kuvvetlerin etkisiyle hareket edebilen bu izolatörler deprem anında çok yumuşak ama büyük salınımlar yaparak deprem enerjisini sönümlüyor ve böylece depremin yıkıcı etkisi üstteki yapının taşıyıcı sistem elemanlarını etkilemiyor. Böylece yapının içindeki faktörler de depremden etkilenmemiş oluyor. 

D

epremlerden sonra ikincil afet olarak adlandırdığımız, deprem dolayısıyla ortaya çıkan; sel, yangın, tsunami, nükleer enerji kaynaklarının zarar görmesi, toprak kayması gibi afetler gerçekleşebilir. İkincil afetler bölgeye özgü gerçekleşir. Japonya‘da 1995 yılında Kobe kentinde gerçekleşen 7,2 büyüklüğünde ki deprem felakete yol açmıştır. Kobe kentinin yollarının dar olması, yapı dokusunun eski ve ahşap binalardan oluşması maddi kayba ve can kaybına neden olmuştur. Ahşap yapılardan ötürü deprem anında ve sonrasında yangınlar ortaya çıkmıştır. Yangınlar can ve mal kaybını katlayarak arttırmıştır.  Türkiye’de ise 17 Ağustos 1999 tarihinde Gölcük’te gerçekleşen depremde TÜPRAŞ yangını çıkmış ve büyük korkuya yol açmıştır. Çıkan yangın yurt içinden ve yurt dışından gelen yardımlarla, bilhassa da çalışanların özverili tutumlarıyla söndürülmüştür. Deprem ve yangın nedeniyle, rafineri içinde ve rafineri lojmanlarında en küçük yaralanma dahi olmamıştır. Bu farklı 2 ülkedeki deprem anında ve sonrasında çıkan yangınlar (ikincil afetler) ciddi maddi kayıplara neden olmuşlardır. Ve bir başka şiddetli ikincil afet tsunamidir. Çok yaşanılan Japonya gibi ülkelerde belli önlemler de alınmıştır: 7 metreye varan tsunami engelleyici duvarları gibi. Japonya’daki nükleer enerji santralleri bu tsunami olasılığı göz önüne alınarak 7 metre civarında yüksek yollar kullanılarak inşa edilir. Ama Japonya’da 2011’de gerçekleşen M9.1 büyüklüğünde ki depremde, depremin derin denizi etkilemesi nedeniyle tsunami dalgaları 15 ila 20 metreyi bulmuş, alınan önlemlere rağmen hasar meydana getirmiştir. Burada Fukushima nükleer enerji santralinin birinci koruması etkisiz kalmış ve soğutma devreleri etkisiz kalıp bozulmuş ve ciddi maddi hasara yol açmıştır. Bu ikincil afetlerin ortaya çıkışı ve verdikleri hasarlar gösteriyor ki hazırlıklı olunmalı. Ulusal önlemlerin yanında bölgesel idare kurumlarının da gerekli önlemleri alması ve gerekli tatbikatları bütün protokolleriyle doğru zamanda gerçekleştirmesi önem arz etmektedir. Ve halk deprem anında ve sonrasında takınılması gereken davranışlar konusunda bilinçlendiriliyorsa; ikincil afetlerin oluşumu ve bireysel olarak nasıl korunulacağı konusunda da bilinçlendirilmelidir.




B

ütün bu dayanıklılık yöntemleri göz önüne alınarak deprem afetini facialara yol açmadan hayatımızın akışına karıştırabiliriz. Deprem Türkiye için görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir gerçektir. Ama Türkiye’de şiddetli depremlerin uzun aralıklarla gelmesi hasarın nelere yol açtığını insanlara ve karar mercilerine unutturmaktadır. Bu da insanların oturdukları yapıların kontrollerini yaptırma konusunda gerekli özeni göstermemelerine yol açıyor. Yapı kontrollerini yaptırsalar bile yenilemeye gidileceği zaman ekonomik nedenlerden dolayı geri durup yaptırmak istemiyorlar. Olası deprem hasarında ekonomik ve psikolojik kayıpların kat be kat daha fazla olacağı ise bir başka gerçektir. Bu noktada yapılması gerekenlerin başında işi profesyonellere bırakmak ve halkı bilinçlendirmek gelmektedir. Yanlış bilinenleri temizlemek ve dikkat çekmeyen ama önemli olan noktaların altını çizmeye çalışılmalıdır. Sonuç olarak insan sağlığı gibi deprem sağlığının da var olduğunu bilmek ve buna göre davranmak lazımdır.

Anahtar Kelimeler:  İkincil Afetler, Sismik İzolatör, Kobe Depremi, İSMEP Projesi, Deprem Yönetmeliği

Şekil Açıklamaları ve Kaynakça:

Resim 1: Sismik izolatörlü hastane binası

https://sygm.saglik.gov.tr/TR-85807/hastanelerde-depreme-karsi-sismik-izolator-kalkani.html

Resim 2: Sismik izolatörün kazandırdıkları

https://sygm.saglik.gov.tr/TR-85807/hastanelerde-depreme-karsi-sismik-izolator-kalkani.html

Resim 3: Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi

https://www.ipkb.gov.tr/ismep-projesi-kapsaminda-yeniden-yapilan-okmeydani-egitim-ve-arastirma-hastanesi-30-mart-2020-itibariyle-hizmete-girdi/

Resim 4: Dilatasyon derzi

https://ankarateknikyapi.com/Teknikbilgiler/8-Dilatasyon-Derzi-Nedir

Resim 5: Marmara Üniversitesi Başıbüyük Eğitim ve Araştırma Hastanesi

http://www.protamuhendislik.com.tr/TR/Projeler/marmara-universitesi-basibuyuk-egitim-ve-arastirma-hastanesi

Resim 6: Deprem yönetmeliğinin güncellenme nedenleri

https://www.afad.gov.tr/turkiye-bina-deprem-yonetmeligi

Resim 7: Japonya’daki tsunami duvarı

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/529681

No comments:

Post a Comment

Ders 01: Haftanın Ödevi

ÖDEV