DEPREM ÖLDÜRMEZ BİNALAR ÖLDÜRÜR

Y

er kabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları sarsma olayına deprem denir. Deprem, önlenemeyen bir doğa olayıdır. Ülkemizde meydana gelen depremlerin gelişmiş ülkelere oranla daha fazla yıkım ve can kaybına sebep olduğu açıktır. Bu depremler sırasında ölçülen yer hareketi göstergeleri genelde pek fazla olmamakla birlikte yapılar yeterli kapasiteye sahip olmadıkları için yıkılmakta ve insanların can ve mal kaybına uğramalarına sebep olmaktadırlar.  

Tablo 1 Aletsel Büyüklüğü 7.0’dan
bükük olan depremler (Ms ≥ 7.0 )
Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Sismoloji Laboratuvarı verilerine göre, son 105 yılda yani 1260 aylık dönemde, farklı büyüklük aralıklarında deprem sayısı aşağıda verilmiştir.

M5.0 - M5.9  - 759 deprem kaydedilmiştir. Bu sonuç bu aralıktaki depremlerin ortalama 1.6 ayda bir olduğunu göstermektedir. 

M6.0 - M6.9  - 99 deprem olmuştur. Bu depremlerin meydana gelme ortalaması 12.7 ay olarak belirlenmiştir.

M6.5- M7.0  - Rasathane verilerine göre 6.5'ten büyük deprem sayısı 15, meydana gelme ortalaması da 84 aydır. 7.0-7.9 arasında ise 22 deprem meydana gelmiştir, bu depremlerin gerçekleşme ortalaması ise 57 aydır. 

M7.0 - M8.0 - Son 105 yılda Kandilli Rasathanesi verilerine göre Türkiye’deki 7.0’den büyük depremler Tablo 1’de verilmiştir.

Ü

lkemizde meydana gelen iki büyük doğa kaynaklı felakete neden olan 17 Ağustos M7.4 ve 12 Kasım 1999 M7.2 depremleri sonrasında önemli ekonomik ve sosyal kayıplar oluşmuş ve oluşan zararlarının önlenebilmesi ya da en azından azaltılabilmesi amacıyla, yerel yönetim, devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları ve akademik çevrelerce deprem risk analizlerine dayanan, afet müdahale planlarının hazırlanması gereği önemli bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır. 

Connected Business initiative (CBi) Türkiye Platformu'nun hazırladığı rapora göre, '30 binden fazla işletmenin zarar gördüğü 1999 Marmara depremi 200 milyar lira' düzeyinde zarar oluşturdu. 

Referans 01

Marmara Depremi’nin Türkiye'ye maliyeti TÜSİAD’a göre 17 milyar dolar, dönemin Devlet Planlama Teşkilatı'na göre 15 ila 19 milyar dolar, Dünya Bankası’na göre ise 12 ila 17 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Türkiye Ekonomisi Büyüdükçe, Depremin Ekonomi Üzerinde Oluşturduğu Risk de Büyüyor. Olası bir afet sonrasında kayıpların azaltılabilmesi afet planlaması ile mümkündür. Risklerin oluşturabileceği olası hasarların önlenebilmesi için; risklerin saptanması, saptanan bu risklerin tümünün değerlendirilmesi ve bu risklere karşı tedbirlerin geliştirilmesi gerekli evrelerdir.

R

Şekil 1
isk Yönetimi çalışmasında; tehlike ve riskler belirlenmekte, risk senaryoları hazırlanmakta, korunma ve zarar azaltma önlemleri seçilmekte, sonuçlar güncel haritalar ve grafiklerle ortaya konmakta, kullanılabilecek kaynak ve imkânlar belirlenmekte, afetten korunma ve afet müdahalesi için en uygun seçenek ve öncelikler hakkında kararlar alınıp uygulamaya geçilmektedir (Şekil 1, 2). 

BM'nin Uluslararası Felaket Azaltma Stratejisi'ne göre risk, tehlikelerin hasargörebilirlik ile birlikte değerlendirilmesiyle hesaplanabilir (Risk = Tehlike X Hasargörebilirlik). Riskin etkisi; insan kaynaklı afetlerin azaltılması ve hasargörebilirlik (sosyal faktörler) düzenlenmesi ile mümkündür.


Referans 02
Turizm endüstrisi üzerine uygulaması yapılan bir çalışma kapsamında geliştirilen, Jeofizik Afet Risk hesabı için literatürde bulunan ve olasılık içeren diğer bir formülasyon (Tsai ve Chen 2010, 2011) ; 

R = O x E x S 

şeklinde verilebilir. Burada,

R: Risk   O: Felaketin-tehlikenin oluşma oranı, 
Şekil 2:
Afet yönetimi bileşenleri

E: Afetten etkilenen kişi veya varlıkların sayısı, 
S: Hasargörebilirlik-Hasar Seviyesi, şeklindedir.

D

eprem tehlikesi; depremin oluş yeri ve zamanı, büyüklüğü, mekanizması gibi birçok belirsizlik taşımaktadır. Yapılan deprem riski hesaplamalarında; deprem bölgesindeki yapıların kalitesindeki belirsizlikler, risk analizinde kullanılan yöntemlerde yapılan kabuller ve zemin etkisinin dikkate alınıp alınmaması gibi faktörler aynı anda değerlendirilmektedir.

Referans 03

A

nadolu yarımadasında büyük depremler üreten kuzeyde, yaklaşık doğu-batı uzantılı Kuzey Anadolu Fayı ve güneydoğuda ise Doğu Anadolu’dan – Akdeniz’e uzanan Doğu Anadolu Fayı olmak üzere iki aktif fay sistemi mevcuttur. İlave olarak, hasar yapıcı ve yıkıcı büyüklükte deprem üreten diğer tali faylarla birlikte Türkiye’de yerleşim yerlerinde afet risk yönetimi üzerine çalışmalar yapılmakta ve  yaklaşık yüzde sekseninin (%80) ağır hasara yol açan büyük depremlerin tehdidinde olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye Deprem Haritası'na 2018 yılında güncellendi (Şekil 3) ve eski deprem tehlike haritası esaslı olarak deprem tehlikesinin bölgelere ayrılmasına  göre, '%95’i deprem riski taşımakta olan Ülkemizin %92'si deprem bölgeleri içerisinde, büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ü deprem bölgesinde bulunduğu' tasnif değiştirilmek zorunda kaldı.

Şekil 3. Türkiye Deprem Bölgeleri
Haritası (URL1-AFAD, 2018)

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın binaların aşınma pay oranını gösterir cetvelindeki (BKK, 1982) sınıflandırmaya göre binalar dört gruba ayrılmışlardır. Bunlar;  Çelik karkas, betonarme karkas binalarYığma kagir, yığma yan kagir binalar Ahşap, taş duvarlı gecekondu vasfında binalar, Kerpiç ve diğer basit binalardırOysa teknik olarak taşıyıcı sistem ve taşıyıcı sistemde kullanılan malzemeler bakımından binaları dört ayrı grupta toplamak mümkündür: Betonarme-çelik karkas binalar, Yığma kargir binalar, Ahşap karkas binalar, Karma binalardır (Cenik ve ark, 2018).

H

issedilen büyük depremlerin önceden haber alınamaması veya tahmin edilememesi sebebiyle depreme dayanıklı yapı tasarımı alınacak en önemli tedbir olarak öne çıkmaktadır. Depreme dayanıklı yapı tasarımında dikkat edilmesi gereken önemli adımlar bulunmaktadır. Bu adımlar sırasıyla; taşıyıcı sistem seçimi, taşıyıcı sistemin doğru modellenmesi, depremin ve yer değiştirme spektrumunun doğru tanımlanması, sonuçların projelendirilmesi ve yapım sürecidir.  Mevcut binaların değerlendirilmesi içinkullanılan FEMA-273(1997), FEMA 356 (2000), ASCE 41-06 (2007) ve ATC-40 (1996)gibi standartlar yapıların performans düzeyini tanımlanan performans seviyelerine göre tahmin etmektedir.

Mühendislerimizin tasarım aşamasında dikkat etmeleri gereken noktaları kabaca şu şekilde sıralayabiliriz; Güçlü Kolon-Zayıf Kiriş seçilmesi, Depremden sonra yapının hizmete sokulabilmesi için yatay rijitiliğin büyük olması (Deplasman kontrolü). Çerçeve sistemler yerine, perde yada, çerçeve-perde sistem teşkili. Taşıyıcı elemanların ve yük dağılımının yapıda burulma oluşturmayacak şekilde tasarlanması. Kolon-Kiriş birleşimlerinde çerçeve oluşturulması (Süreklilik Kavramı). Gereksiz ağır kütlelerden kaçınılması. Ağır cephe askılarının/panellerinin kullanılmaması. Kısa kolon oluşumuna sebebiyet verilmemesi. Tehlike katı oluşumunun engellenmesi. Bitişik nizam yapı teşkil edilmemesi, iki yapı arasında güvenli mesafe bırakılması.  Kolonların konsollara oturmasının engellenmesi.  Uç bölgelerde etriye sıklaştırması yapılması. Yapıda yatay ve düşey düzensizliklerin mümkün olduğu kadar bulunmaması.  Zemin etüdünün doğru şekilde yapılması. Temel veya üst katlarda titreşim izolasyonu ve söndürücüler kullanılması.

M

ühendislik teknolojisinin ve içyapı tasarımlarının gelişmesi sayesinde yapılardaki deprem hasarlarının azaltıldığı belirtilmiştir fakat, deprem anındaki sallantı anında yerlerinden çıkabilen ya da devrilebilen mobilya veya diğer donatıların insanlar için tehlike oluşturabildiği bildirilmiştir. Yaşanan depremlerden edinilen deneyimlerin iç mekan örgütlenme biçimi ve geometrisi, duvar-tavan ve döşeme bitiş yüzeyi, aydınlatma elemanları vb. aksesuarların güvenli mekanlar oluşturulmasında çok önemli unsurlar olduğunu bildirilmiştir. Bu konuda alınabilecek önlemler ile ilgili literatür incelendiğinde; büyük bir deprem yaşayan Meksika’nın başkentinde yapılan araştırmada, insanların ev içindeki mobilyaları kaçış yollarını engellemeyecek şekilde yerleştirdiklerini ancak, doğru şekilde yerleştirilen mobilyaların sabitlemeden kullanıldığını tespit edilmiştir. Türkiye’deki Simav ve Düzce’de yaşayan üniversite personellerinden oluşan 79 kişiye yönelik yapılan araştırmada, kullanıcıların çoğunun konut içindeki mobilyaların doğru yerleştirilmesi, sabitlenmesi vb. önlemlerin alınmadığı tespit edilmiştir. Ulay ve Bekiroğlu (2016), araştırmaya dâhil olan bireylerin yaklaşık yarısının deprem sırasında mobilyalarının sallanıp yerlerinden oynadığını ve bir kısmının ise mobilyaların devrildiğini, kapaklarının açılarak eşyaların döküldüğünü tespit etmişlerdir. Deprem yaşamış bireylerin tedbir alma durumları incelendiğinde yeterli düzeyde olmadığını ve az da olsa bazı önlemlerin alınmış olduğunu bildirmişlerdir.

M

Şekil 4. Gardrop ve Şifonyer
Duvar Bağlantı Uygulamaları)

obilya, eşya ve dekorasyon donatılarının olası bir depreme veya sarsıntıya karşı ve günlük kullanım esnasında meydana gelebilecek tehlikeleri ve etkilerini en aza indirgemek için uygun bağlantı elamanı ve konstrüksiyon vb. teknikler ile sabitlenmesi (Şekil 4-5-6) önem arz etmektedir.

Şekil 5. Kapak
Sabitleme ve Kapak Kilit Uygulamaları
 

Şekil 6. Dolap ve Kapak Sabitleme Uygulama,
Ayna, Saati ve Tablo Bağlantı Uygulaması

A

cı tecrübelerle fark edilen deprem gerçeği, kentsel yenilenmenin bir zorunluluk olduğunu gözler önüne sermiştir. Zira sağlıksız yapı stoklarının deprem öncesinden tespit edilerek bertaraf edilmesi olası bir depremde can ve mal kayıplarını en aza indirecektir. Ülkemizin çok büyük bir kısmının birinci derece deprem alanında bulunması durumun daha ciddiyetle ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemizdeki kaçak yapılaşma, niteliksiz yapı stoğunun varlığı ve başta deprem olmak üzere değişik nedenlerle bunlardan kurtulma gerekliliği kentsel dönüşüm fikrini öne çıkarmaktadır.

T

ürkiye’de yaşanan bu ağır kayıplar ve çarpık kentleşme sonucu 2012 yılında 6306 sayılı kentsel dönüşümkanunu çıkartılmış, bu kanun ile hem konut inşası, hem değerleme hem de yeniden imar hususunda birçok düzenleme getirilmiştir. 2007 yılında Mortgage Yasası’nın çıkartılması ile de konut finansmanı ve kredi kullanımında değerleme bir zorunluluk halini almıştır. Yasal düzenlemelerin getirdiği yükümlülükler sonucunda eğer yüksek riskli bir yapı mevcut ise bu yapının yıkılması zorunludur. Fakat binanın risk durumuna göre güçlendirme yoluna da gidilebilir. Bu noktada Türkiye’de binaların risk ölçümünün yapılması ve bu binaların depreme dayanıklılığının araştırılarak gayrimenkul değerlemesinin yapılması önem kazanmaktadır.

G

üvenli bir yapı için tek ve yeterli şart yapısal eleman veya taşıyıcı sistem güvenliği olmayıp kayıplar ise sadece can kayıplarından ibaret değildir. Örneğin, 1999 Kocaeli depremindeki yaralanmaların %50’si, can kaybının %3’ü yapısal olmayan elemanlardan (YOE) kaynaklanmıştır. Bir başka deyişle parçasal veya toptan göçmeyen fakat deprem sırasında meydana gelen etki dolayısıyla içerisinde yaşayanların öldüğü veya yaralandığı binalar mevcuttur.

T

ürkiye’de deprem güvenli yapılarda uygulanması gereken hesap yöntemleri, malzeme özellikleri ve denetim mekanizması hususunda kapsamlı şartname/yönetmelikler hali hazırda yürürlüktedir. Bu yönetmelik/şartnamelerin geliştirilmesi için hala yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Ancak, can ve mal kaybına yol açtığı bilinen, yapısal olmayan hasarlar için yürürlükte olan ulusal bir yönetmelik ve/veya şartname bulunmamaktadır. Bunun hazırlanamayışının bir diğer nedeni farklı işleve sahip binaların yapısal, yapısal olmayan ve tefriş kalemlerinin birbirinden oldukça farklı olmasıdır. 

B

u farklılığın maliyet bazında incelendiği Şekil 7’de, ortalama olarak bir binanın toplam maliyetinin %13’ü yapısal elemanlardan oluşmakta iken, yapısal olmayan maliyetler toplam bina maliyetinin %92’sine kadar çıkmaktadır. Dolayısı ile YOE’den kaynaklanan kayıpların azaltılması için bu tür elemanların da depremden kaynaklanan zarara karşı korunması gerekmektedir.

Şekil 8: Yapısal olmayan
eleman risklerinin
şematik sınıflandırılması.


Şekil 7. Farklı işleve sahip binalarda
inşaat aşamalarının maliyetleri

T

esisat katında deprem sarsıntısından dolayı meydan gelen bir hasar tüm binanın deprem sonrasında kendinden beklenen işlevi yerine getirememesine neden olabilir. Bu nedenle, tesisat katında bulunan her türlü asılı ve yerden yükseltilmiş hattın gerekli görülen noktalarında esnek ve sarsıntı sırasında tesisat bütünlüğünü koruyabilecek detaylara ihtiyaç vardır.

P

anel ve alçıpan levhaların montajında kullanılan taşıyıcı profillerin tavan ve duvar birleşimlerinde esnek ve sarsıntı sırasında yerinden çıkmayacak detaylar kullanılmalıdır. Yük taşımayan ve genellikle mimari alanları ayırmak amacıyla kat düzleminde bulunan her türlü iç ve dış donatısız duvarlar deprem sırasında kullanıcılar açısından risk içermektedir. Yapısal olmayan bu elemanlar üzerine ağır ve büyük donanımların bağlanmaması gereklidir. Pencere ve kapı montajı için duvar düzlemi içerisinde bırakılan boşluğun duvar dayanımı üzerinde olumsuz etkisini azaltacak nitelikte önlemler alınmalıdır.

B

etonarme olmayan yüksek bacaların sismik sarsıntı sırasında parçasal göçmesinin engellenmesi gerekir. Giydirme cepheler ve kaplamalar, yapı taşıyıcı sistemindeki sismik etki dolayısıyla meydana gelen ötelenmeleri karşılayabilecek nitelikteki bağlantı detayları ile donatılmalıdır. Cephelerde kullanılan kaplama malzemelerinin cam vb. malzemelerden oluşması durumunda kullanılacak malzemelerin seçiminde, kırılma sonrasında dağılmayan temperli, lamine, güvenlik filmli vb. türde malzemelerin tercih edilmesi gerekir. Tefriş elemanları ortamda serbest biçimde bulunmamalı, devrilmesi ve sarsıntı sırasında yer değiştirmesi engellenmelidir. Bulundukları ortamdaki en yakın yüzeye uygun bağlantı detaylarıyla sabitlenmelidir. Sarsıntı esnasında dolap kapakları ve çekmecelerin açılmasını engelleyecek sabitleme elemanlarının kullanılması gerekir. Ağır eşyaların, kitaplıkların veya rafların devrilme riskini azaltmak için zemine yakın bölümlere konulması uygun olacaktır. Raflarda duran eşyaların düşmesini engellemek için raf önüne uygun şekilde setler kullanılmalıdır. Tezgâh üzerindeki eşyalar sabit muhafaza elemanlarının içinde bulundurulmalı ve gerektiğinde kullanılacak şekilde tasarlanmalıdır. Tefriş elemanları olası devrilmelerde tahliyeyi engellemeyecek şekilde konumlandırılmalıdır

  • Sonuç olarak deprem öncesi alınacak önlemler:
    • Yerleşim bölgelerini titizlikle belirlemeliyiz. Kaygan ve ovalık bölgeleri iskana açmamalıyız. Evimizi gevşek toprağa sahip meyilli yerlere yapmamalıyız.
    • Yapıları deprem etkilerine karşı dayanıklı yapmalıyız. (Yapı Tekniğine ve İnşaat Yönetmeliğine uygun, sağlam olarak) 
    • İmar planında konuta ayrılmış yerler dışındaki yerlere ev ve bina yapılmamalıdır.
    • Dik yarların yakınına, dik boğaz ve vadilerin içine bina yapılmamalıdır.
    • Çok kar yağan ve çığ gelen yamaçlarda bina yapılmamalıdır. 
    •  Mevcut binaların dayanıklılıklarını arttırmalıyız.
    • Sigorta sistemine dahil olmalıyız.
    • Ev satın alırken yukarıda belirtilen konuları göz önünde bulundurmalıyız.

2)    Depreme dayanıklı yapı tasarımının son unsuru ise denetimdir. Yapıyı doğru şekilde tasarlayıp inşasının doğru şekilde uygulanmasını sağlayan mühendisin denetlenmesi, projenin doğru şekilde teşkil edildiğinin saptanması gerekmektedir. Bu amaçla kurulan yapı denetim firmalarının da devlet ve inşaat mühendisleri odası tarafından sıkı şekilde denetlenmesi yeni yapılacak yapıların deprem güvenli olarak inşa edilmesini sağlayacaktır.

KAYNAKÇA

1)    İşçi C.,Deprem Nedir Ve Nasıl Korunuruz ? Journal Of Yasar University, 2008

2)    Özkul B., Karaman A.E., Doğal Afetler İçin Risk Yönetimi, Tmmob Afet Sempozyumu,2006

3)    Fahjan Y., Pakdamar F. ,Eryılmaz Y. , Kara F.İ., Afet Planlamasında Deprem Riski Belirsizliklerinin Değerlendirilmesi, Artvin Çoruh Üniversitesi Doğal Afetler Uygulama ve Araştırma Merkezi Doğal Afetler ve Çevre Dergisi,2015

4)    Cenik O., Selim H.H. Ve Güler K. Kadıköy (İstanbul)’De Yığma Bir Binanın Deprem Riskinin Belirlenmesi Uygulamalı Yerbilimleri Dergisi,2018

5)    Altan M.F. , Cansız S. , Kaya O. , Turna Ç., Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine Göre Mevcut Betonarme Binanın Performansının Ve Zemin Etkileşiminin Değerlendirilmesi, BŞEÜ Fen Bilimleri Dergisi,2020

6)    Karamanoğlu M. , Ulay G. Deprem Riski Yüksek Bölgelerde İç Mekân Düzenlemelerinin İncelenmesi (Tosya Örneği), Kastamonu Uni., Orman Fakültesi Dergisi,2017

7)    USLU G., UZUn B., Kentsel Dönüşüm Projelerinde Deprem Etkisi, Harita Teknolojileri Elektronik Dergisi, 2014

8)    DAŞKIRAN F., BAYDUR C. M., DEPREM RİSKİ, DEĞERLEME ve KENTSEL DÖNÜŞÜM: MEKANSAL BİR ÇÖZÜMLEME, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015

9)    Büyükkaragöz A., Kopraman Y.,  Can Ö. Deprem guvenligi ve yapısal olmayan elemanlar 2015

 

No comments:

Post a Comment

Ders 01: Haftanın Ödevi

ÖDEV