ÖZET - Bu yazıda hayatımızın her
anında bizimle birlikte olan doğal tehditlerden birisi olan deprem hakkında,
sivil vatandaşların akıllarına sonradan gelen sorular ve sorunlar üzerine
düşünülmüş, şahsi merak ve ilgilerin barındığı sorular ve cevapları üzerine bir
yazıdır. Özetle bu yazı; deprem öncesinde veya sonrasında insanların aklına ilk
seferde gelmeyen daha sonrasında merak edilip, akıllara takılan soruların
cevaplarının arandığı bir çalışmadır.
ANAHTAR KELİMELER Deprem, levha, fay,
tarih, gelecek
GİRİŞ - Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına "deprem" denir. İnsanoğlu, gezegenimizin üzerine ayak bastığı zamandan beridir sürekli tehditler ve tehdit ihtimalleriyle karşı karşıyadır. Bu tehditlerin kimisi insanoğlunun iradesi dışında, kimisi de insanoğlunun eylemlerinin bir sonucu olarak var olmaktadır. İklim, doğal afetler, savaşlar, kıtlıklar, salgın hastalıklar vb. birçok tehdit dünya üzerinde yaşamanın adeta bir bedelidir. Doğal afetlerin de başında gelen depremler ise tarih boyunca birçok canlının yaşamını yitirmesine, coğrafya ve topoğrafyanın değişiklik göstermesine, maddi ve manevi hasarlara neden olmuş ve olmaya devam etmektedir. İnsanlığın binlerce yıldır maruz kaldığı bu doğal afet; medeniyetimizin bir parçası olmuş ve her dilde, her toplumda ve de her kültürde yazılı ve sözlü literatüre geçmiştir.
Canlılar yaratılışları gereği kendilerini, çevresinden gelen tehditlere karşı duyarlıdır. Bu davranış ve duygu biçimine ise ‘korku’ denir. Canlıların korkularının var olmasının temelinde dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı duyarlı olabilmek ve yaşamını devam ettirebilme iç güdüsüdür. Deprem gibi çok büyük bir tehdit de herkesin korkularında başı çekmektedir. Korkuları yenmenin en büyük yolu da korkularının üzerine gitmektir. Korkulardan uzakta durarak onları görmezden gelsek bile tehditleri yok etmiş olmayız. O yüzden korkularımız, düşmanlarımız hakkında bilgili olduğumuz kadar güçlüyüz demektir. Birçoğumuz karanlıktan korkarız. Aslında korkumuz karanlık veya siyah değildir. Bizi korkutan şey karanlığı göremeyişimizdir, karanlığın içinde nelerin var olduğunu bilemeyişimizdir. O yüzden zihinlerimizdeki karanlığı yani deprem korkusunu azaltmak adına onunla ilgili sorular sormalı, bilgiler edinmeli ve önlemler almalıyız ki korkularımız gerçek olmasın. Unutmayalım depremden çok; bilgisizlik, ihmal ve önlemsizlik can almaktadır.
Depremler hakkında akıllara ilk gelen ve daha çok sonrasında düşünebileceğimiz sorular üzerine sorulmuş ve araştırılmış konular yazının devamında bulunmaktadır.
Farklı Büyüklük Değerleri - Depremi atlattığımızda veya bir bölgede deprem olduğunu öğrendikten sonra aklımıza ilk gelen soru genellikle depremin büyüklüğünün kaç olduğudur. Daha sonra deprem büyüklüğü hakkında kurumlardan açıklamaları bekleriz. Deprem büyüklüğünün ölçümünü yapan birçok kurum ve kuruluş vardır. Bu kurumların açıklamalarını gördüğümüzde elimizde farklı farklı rakamlar oluşmaktadır. Bu büyüklük ve derinlikle ilgili farklılık ise ortaya kafa karışıklığı çıkarmaktadır. Öncelikle depremin büyüklüğünü ölçen aletlere sismometre (sismograf) denir ve depremlerin büyüklüklerine magnitüd denir. Oluşmuş herhangi bir depremden sonra, depremin magnitüdüne ilişkin farklı değerler verilmesi ve ülkeler veya kurumlar arası farklılıklar; genellikle, aşağıda belirtilen değişik hesaplama tekniklerinden faydalanmaktadır. Bunlar;
- Yerel Büyüklük (ML): Richter tarafından önerilen ve Richter ölçeği olarak bilinen yöntem. Ses dalgaları ölçülerek, depremin büyüklüğü tespit ediliyor. Ancak bu yöntemle şiddetli depremlerin ölçülmesi yapılamamaktadır.
- Moment Büyüklüğü (Mw): Kandilli Rasathanesi'ne göre, bu, diğerlerine göre en güvenilir ölçüm yöntemi. Kandilli, "Bilim dünyasında, eğer bir deprem için moment büyüklüğü hesaplanabilmişse, diğer büyüklük türlerine gerek kalmadığı düşünülür" diyor. Bu, hesaplaması en karmaşık yöntem ve 4'ün üzerindeki depremler için kullanılmaktadır. Ulusal deprem ölçüm büyüklüğü Mw cinsinden hesaplanması ve evrensel kullanımı olduğu için bu yöntemi kullanan kurumların ölçümleri tercih edilmelidir.
- Süreye Bağlı Büyüklük (Md): Sarsıntının sismometre üzerinde yarattığı titreşimle ölçülür. 5'ten küçük depremler için kullanılmaktadır.
- Yüzey Dalgası Büyüklüğü (Ms): Yerel Büyüklük ve Süreye Bağlı Büyüklük yöntemlerinin yetersiz kaldığı, 6'nın üzerindeki depremlerde kullanılıyor. Yüzeyden yayılan dalgalar ölçülerek, büyüklük tespit ediliyor. Ölçüm yapılan mesafe arttıkça bu yöntemin güvenirliği de artmaktadır.
- Cisim Dalgası Büyüklüğü (Mb): Yüzey dalgaları yerine, derinliklere inen dalgaların ölçüldüğü yöntemdir.
https://www.sabah.com.tr/egitim/sismograf-neyi-olcer-sismograf-nedir-nasil-calisir-e1-5832261
Deprem ve Yapılaşma - Ülkemiz diri fay hatlarının bulunduğu genç bir levha üzerinde bulunmaktadır. Üç tarafının da denizlerle kaplı olması özellikle nüfus yoğunluğunun çoğunluğunu bulunduran şehirlerle doludur. Bu detaylar göz önüne alındığında, deprem ve tsunami bilincine sahip çoğu bireyin aklına bu tarz bir coğrafyada nasıl bir kentleşme, nasıl bir yapılaşma içinde olmalıyız sorusu gelmektedir. Öncelikle bu şartlar halindeki bir yerleşim yerinin inşası son derece dikkatli ve hassas bir çalışma ile birçok branştan profesyonellerle çalışılarak yapılmalıdır. Öncelikle bu veriler dışında şehrimizi üzerine inşa edeceğimiz fizyolojik zemin türünü (kırıklar, toprak, kayaç türü, yer altı ve yer üstü suları vb. detaylar) bilmeliyiz. Bu bilgiye göre üzerine inşa edeceğimiz yapıların yapım tekniklerini seçmeliyiz. Deprem-Yapı bilinci ve eğitimine sahip tecrübeli mimarlar ile çalışmalıyız. Mimarlarımız bu açıdan kent planlaması, yerbilimi, tasarım, yönetmelikler, mühendislik, yapım sistemi, malzeme seçimi, taşıyıcı sistem bilgisi, yapı teknisyenliği vb. konularda bilgi ve uzmanlık sahibi olmalı ya da optimum sonuca ulaşacak bir ekiple çalışılmalıdır. ‘Sismik İzolatör’ adı verilen deprem etkisini %80 oranında sönümleyebilen bir teknoloji kullanmalıyız. Tsunamiye karşı alınacak önlemse deniz kıyısı ve yakın çevrede yapılaşmaya kısıtlama getirmek gibi bir çözüm bulunabilir. Ancak bu tarz profesyoneller ve ileri güvenilir teknoloji ile çalışarak bulunduğumuz coğrafyanın şartlarına dayanıklı ve tedbirli yapılar, şehirler inşa edebiliriz.
https://www.elektrikde.com/sismik-izolator-nedir-cesitleri-nelerdir/
Uzayda Deprem Var Mı? - Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına "deprem" denir. Gezegenimizin fiziksel yapısı gereği bu doğal olaylar karşısında binlerce insan hayatını kaybetmekte, psikolojik kalıntılar ile baş etmek zorunda kalırken, bu doğal afet milyarlarca dolar maddi zarara sebep olmaktadır. Bilim insanlarının 2.000 ile 5.000.000.000 yıl ömür biçtiği dünyadan başka bir gezende uygarlığımızı sürdürebilmek için çeşitli araştırmalar, projeler ve çalışmalar yapılmaktadır. Medeniyetimizi gezegenler, galaksiler arasına taşımak için uğraşılmaktadır. Peki yaşam şartları gittikçe zorlaşan gezegenimiz dışında medeniyetimizi taşıyabilme ihtimalimiz olan bir gezende “deprem” doğal afetini yaşama ihtimalimiz var mıdır yoksa dünya ile birlikte bu tarz afetlerden kurtulmuş olur muyuz sorusu uzayla ilgilenenlerin aklına gelecektir. Bir gezegende deprem olabilmesi için o gezegenin iç yapısının Dünya’nın iç yapısına benzer aktif bir yapıda olması, bir başka deyişle gezegende akışkan bir manto üzerinde levha hareketlerinin olması gerekir. Bu da gezegenin kabuğunda zaman zaman kırılmalara varan bir stres oluşturur. Kırılma meydana geldiği zaman da depremler veya sarsıntılar olur. Örneğin, ABD Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA) Mars'a indirdiği sismik inceleme aracı InSight'tan elde edilen veriler Mars'ta 3 ve 4 büyüklüğünde depremlerin olduğunu kanıtladı. Bilim insanları Mars'taki bu depremlere neyin neden olduğu konusunda tam olarak emin olmasalar da bu durumun Mars’ın iç yapısında Dünya’nın iç yapısına benzer aktif bir mantonun olduğunun kanıtı olarak düşünmektedirler. Özetle, Dünya’nın iç yapısına benzer diğer tüm gezegenlerde deprem olabilir fakat galaksimizde plaka tektoniğine bağlı depremlerin meydana geldiği tek gezen Dünya’dır.
https://wallpaper.dog/1920x1080-space-wallpapers
Tektonik Hareketlerin Sonu - Son 15.000 yıl içinde kırılıp, deprem meydan getiren faylara ‘aktif (diri fay)’ denir. Dünyamızın manto katmanın üstünde yüzen levhaların birbirleri ile çarpışmaları gerçekleşen bu depremler; ilk kıta Pangea’dan bile önce, dünya var olduğu zamandan beri yaşanmaktadır. Peki herhangi bir ihtimalle, dünya üzerinde levha hareketlerinin durup, sabitlenmesi gibi daha kararlı bir yapıya dönüşme ihtimali var mıdır varsa bu ihtimal ne şartlar altında ve ne zaman olabilir gibi sorular sismofobisi (deprem korkusu) olan insanların akıllarını kurcalamaktadır. Tektonik hareketler Dünya'nın iç çekirdeğinde ki sıcaklığın Güneş'in sıcaklığı kadar yüksek olması, dış çekirdeğin sıcaklığa bağlı olarak sıvı olarak sürekli dönmesi, dönmeye bağlı olarak üst levhalarında hareketlenmesi yükselmesi olarak özetlenebilecek genel yeryüzünden merkeze kadar gözlenen dinamik; yapının temelindeki sıcaklığa dayanır. Sıcaklık, yeryüzünde levhaların yüzen cisimler gibi hareket etmesinin nedeni olarak ortaya çıkar. Netice olarak, Rock Cycle olarak bilinen eski malzemelerin yerin altına itilmesi, yenilenmiş malzemelerin yüzeye çıkması ile sonuçlanan döngüsel eskiden yeniye yenilenme süreci sağlanır. Tektonik hareketlerin oluşumu bu şekildedir. Buradan çıkan sonuçla da yeni bir soru akıllara takılmaktadır: ‘çekirdekteki bu aktif ve enerjik yapı sıcaklığını kaybederse depremlerden kurtulur muyuz?’. Bu sorunun cevabı evet olabilir fakat çekirdekteki aktif ve sıcak yapının enerjisini kaybetmesi demek gezegenimizin sonu demektir. Gezegenimiz soğuyarak ölecektir. Bu soğuma Dünya üzerindeki yaşamı sağlayan birçok fiziksel yapıyı da bozacak ve başka afetler ve felaketlerin başlangıcı da olacaktır. Sonuç olarak tektonik hareketlerin sonu bizim de sonumuz demek olur.
https://sites.google.com/site/duenyamizvegezegenler/duenyanin-ic-yapisi
Sonuç - Depremin bir doğal afet olduğunu ve doğayı değiştiremeyeceğimizi ve değiştirmemiz gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Evren ve gezegenimiz çeşitli doğal-fiziksel yasalar üzerine kurulmuş birer düzenli yapılardır. İnsanoğlu olarak düzeni değiştirip bozmaya çalışmamalı aksine var olan bu düzene nasıl daha iyi uyum sağlamalıyız, onu düşünerek çeşitli önlemler almalıyız. Geçmişe, şimdiye veya geleceğe bakarak tehditleri ortadan kaldırmayı değil de tehditlerin farkına varıp kendimizi ve medeniyetimizi nasıl koruma altına alabiliriz nasıl medeniyetimizi daha uyumlu bir şekilde devam ettirebiliriz diye düşünmeliyiz. Unutmayalım ki insanoğlu olarak evrende çok küçüğüz. Bazı olaylar bizim için tehdit iken başka bir varlık için yaşam demek olabilir. O yüzden sorunları yok etme değil, uyum sağlama çabasında olmalıyız. Depremler içinse uyum sağlamak; önlem almaktır.
KAYNAKÇA
https://www.scienceabc.com/nature/why-is-earths-core-so-hot.html
https://altyapi.csb.gov.tr/
https://irap.afad.gov.tr/upload/Node/42062/files/IRAP_KILAVUZ_tum_v8.pdf
https://depremzemin.ibb.istanbul/
https://www.bursa.bel.tr/idari/deprem-ve-zemin-inceleme-sube-mudurlugu-220
Adem, E. S. E. N. "ŞEHİR YÖNETİMİNDE TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ VE DOĞAL AFET, DEPREM ZARARLARININ AZALTILMASI." ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU: 77.
Özgen, Levin. "AFET KAYIPLARININ AZALTILMASINDA KENTLEŞME VE YAPILAŞMA KARARLARININ ROLÜ."
https://www.aydinlik.com.tr/haber/depremin-buyuklugu-nedir-nasil-olculur-neden-farkli-veriler-ortaya-cikar-222159
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48035034#:~:text=Amerikan%20Havacılık%20ve%20Uzay%20Dairesi,edilen%20ilk%20yer%20sarsıntısı%20oldu.
https://evrimagaci.org/soru/marsta-da-deprem-oluyor-mu-17703
No comments:
Post a Comment