GİRİŞ: Bu depremle alakalı sorularımızın açıklandığı hem yeni hem de faydalı birçok şey öğrendiğiniz bu verimli derslerde, sırası ile deprem anında deprem bölgesinde bulunan binaların yapısını ve depremin gerçekleştiği bölgenin zemininin sağlamlığı, depremi öngörebilmenin önemi, depremin şiddeti ve depremin büyüklüğü, dünyadaki levhaların yerlerinin değişmesi ve buna bağlı olarak yüzeye çıkan magmanın ilerleyen zamanlarda nasıl canlılar için bir yaşam alanı olduğu, deprem bölgelerinde yer alan dayanıklı olmayan hastanelerin yıkılmasının mı yoksa sağlamlaştırılmasının mı daha avantajlı olduğunu, dünyadaki levhaların hareketinin canlıların yaşamında etkilerini ve bizi derinden yaralayan, yakın zamanda gerçekleşmiş olan Düzce depreminde bu kadar az kaybın temelinin aslında 1999 tarihine kadar dayandığını öğrendik.Bir binanın deprem anındaki dayanıklılığı yalnızca o binanın yapım aşamasında kullanılan sağlam malzeme ve kaliteli malzeme değil aynı zamanda o binanın yapılış yeri yani yapılacak olan binanın zemini de önemlidir çünkü binayı ne kadar kaliteli ve sağlam malzemeden yaparsak yapalım o binanın zemini sağlam değilse o bina deprem sonucu yıkılır ve yıkılması hem can hem de mal kaybına sebep olur. Eğer binayı az katlı ve daha geniş alana yayılacak şekilde yapıp aynı zamanda malzemeyi sağlam ve kaliteli seçersek deprem anında daha az can ve mal kaybına uğrarız. Ama hastaneyi daha geniş alana yayacağımız ve kat sayısını minimumda tutacağımız için mesela aynı bölgeye beş katlı iki hastane yapabilecekken iki katlı tek hastane yapabileceğimiz için hastanedeki hasta sayısı daha az olmaktadır ve bu da olası diğer afet durumlarında hastaneye daha az hasta gelmesine hatta bazı hastaların kapıdan geri dönmesine sebep olur (Resim 1).
Depremin nerde olacağını öngörebildiğimiz yerler mevcuttur. Hatta bu olabilecek depremlerin nedenini bile bilebiliriz. Bu bilgiler halka açık internet siteleri üzerinde paylaşılmaktadır ancak bu siteleri bilen kişi sayısı bilmeyen kişi sayısına oranla oldukça azdır lakin bu bilgilendirilmeme sorunu üzerine hala bir çözüm yoluna gidilmemiştir (Resim 2). O bölgelerde yaşayan insanlar nasıl bir binada oturduklarını bilmiyorlar. Yani o binanın sağlam olup olmadığını ve olası bir deprem durumuna nasıl dayanacağı hakkında bilgisizler. Lakin olay sadece kendi oturduğumuz binada kalmıyor. Olası deprem anında çevremizdeki sağlam olmayan binaların yıkılması durumunda bizim binamıza gelecek olan hasar sonucunda binamız yıkılabilir bu da ciddi can ve mal kayıplarına yol açar. Kısacası depremden sonra sorunlarla karşılaşmamak için depremden önce önlemimizi almamız gerek.
6 büyüklüğünde bir deprem ile 7 büyüklüğünde bir depremi enerjileri bakımından karşılaştırırsak 7 büyüklüğünde bir deprem 6 büyüklüğündeki depremden 32 kat daha fazla enerjiye sahiptir ancak 6 büyüklüğünde bir deprem 7 büyüklüğünde bir depremden çok daha uzun sürerse verdikleri hasar bakımından eşit olabilirler ve yalnızca depremin süresine göre değil depremin olduğu zemine göre ve çevre olan binalara göre de işler değişir (Resim 3). Yani Japonya’da olan 7 büyüklüğünde bir deprem ile Türkiye de olan 7 büyüklüğünde bir deprem süre olarak aynı olsa bile verdikleri hasar olarak çok büyük farklar gösterebilirler. Bu farklar yalnızca farklı ülkelerde değil aynı ülkenin farklı şehirlerinde de görülebilir. Yani doğuda bulunan bir ilimizdeki 7 büyüklüğünde bir deprem ile batıda bulunan ilimizdeki 7 büyüklüğünde bir deprem farklı etkiler gösterebilirler. Kısacası depremin etkisi yalnızca büyüklükle değil, aynı zamanda da süre, zemin sağlamlığı ve gerçekleştiği yerlere bağlı olarak değişir.
Depremin şiddeti I harfi ile gösterilir, depremin büyüklüğü ise M harfi ile gösterilir (Resim 4). Depremin şiddeti depremin ilk çıktığı bölgede yani depremin başlangıç bölgesinde en büyüktür kısacası depremin şiddeti depremin başlangıç bölgesinden uzaklaştıkça azalma eğilimindedir ve bu azalmayı grafiğe dökecek olursak doğrusal azalan bir grafik yerine logaritmik azalan bir grafik olur bu da demektir ki depremin başlangıç bölgesindeki şiddeti depremin başlangıç bölgesine olan uzaklıkla ters orantılı olacak şekilde değişir eğer doğrusal bir grafik olsaydı o zaman depremin başlangıç bölgesine aynı uzaklıkta olan bölgelerde deprem tıpatıp aynı şiddette görülür yani o yerin dağ, tepe veya vadi olması bir etken olmaz. Tek etken de uzaklık değil o zeminin sağlamlığıdır çünkü sağlam olan bir zemine kıyasla sağlam olmayan zeminlerde deprem daha etkili olur.
Dünya üzerindeki levhaların birbirine yaklaşıp uzaklaşması dünyanın her yerinde olabilir yani sadece karalarda değil deniz ve okyanuslarda da olabilir (Resim 5). Okyanus ortalarında levhaların uzaklaşması ile beraber uzaklaşan levhalar arasından mantodan yükselen sıcak malzemeler okyanusun tabanından okyanus yüzeyine kadar yükselir ve zaman geçtikçe kenarlara doğru yayılır, soğur ve yaşlanır. Soğuma ve yaşlanmaya bağlı olarak kalınlaşır. Yaşlanma ve kalınlaşan bu tabaka zaman içindeki hareket ederek belirli bir hızda yer değiştirir. Belirli bir hızda yer değiştiren tabaka uzun yıllar süren süreç sonunda bu tabakada dış faktör olan rüzgar ve yağmur gibi bir çok etken tarafından o tabakada yaşam başlar ve bu olay birincil süksesyon olarak adlandırılır.
Türkiye’deki üniversite hastanelerinin geneli depreme karşı güçlendiriliyor yani başka bir yerdeki daha sağlam bir binaya taşınması yerine yerinde yıkılıp yapılması tercih ediliyor. Türkiye’de İstanbul Üniversitesi ÇAPA Tıp Fakültesi bunun bir örneği olarak verilebilir (Resim 6). Yerinde güçlendirme işlemi yapılırken depremin kuvvetini sönümleyecek izolasyon sistemleri kullanılıyor. Kısaca deprem bölgesinin maksimum ivme büyüklüğü veya depremin yerel gücünün öngörülmesi doğru yapılırsa binalar yerinde yıkılıp daha sağlam yapılabilir. Hastanelerin zemininin jeofizik direnci yüksek yerlere taşınması belki hastanelerin yapım maliyetini azaltabilir ama aynı zamanda herhangi bir afet anında hastanelere ulaşımını zorlaştırabilir. Projesi yapılmış olan binaların deprem kuvveti ile ilgili olarak deprem yönetmeliğindeki güncellemeler esas alınarak yapılan süreçler proje tadilatı ile hızlandırılıyor ve hastane ile birlikte rant kazanmış bölgelerin hastanelerin taşınmasına bağlı olarak rant kaybetmesi önleniyor. Kısacası hastaneyi taşımak yerine hastanenin yeniden daha sağlam bir şekilde yapılması daha avantajlıdır. Dünya’ da on iki tane levha bulunmaktadır. Bu levhaların isimleri Antarktika, Afrika, Arap, Karayip, Cocos, Avrasya, Hindistan, Nazca, Pasifik, Filipin, Kuzey Amerika ve Güney Amerika levhalarıdır (Resim 7). Dünya’da bulunan bu on iki tane levhanın tamamı yılda birkaç santimetre de olsa hareket etmektedirler. Levhalar, yer kabuğu altındaki magma hareketleriyle hareket ederler ve bu hareketleri sonucunda birbirlerine yaklaşıp uzaklaşabilirler. Yaklaşmasına bağlı olarak birbirleriyle sürtünebilir veya çarpışabilirler. Bu levhaların pasif ve aktif kenarları vardır. Levhaların pasif kenarlarında depremler olmuyor ve bu özellik sayesinde levhaların pasif yerleri nispeten daha güvenli oluyor. Daha güvenliği oldukları için o yerlerde yaşamak maddi ve manevi açıdan daha avantajlı olmaktadır. Bu levhaların aktif kenarlarında ise kıtalar arası çarpışma yerleri bulunmaktadır ve aynı zamanda bu bölgelerde depremler meydana gelmektedir. Bu sebeplerden dolayı levhaların aktif kenarları levhaların pasif kenarlarından daha tehlikelidirler. Bu deprem Düzce’de gerçekleşen ilk büyük derecedeki deprem değildir. 12 Kasım 1999 tarihinde M7.2 büyüklüğünde bir deprem daha meydana gelmiştir (Resim 8) ve bu depremin sonuçları olarak binaların önemli bir bölümü ya yıkılmış ya da ağır hasar görmüştür eğer bu dirençsiz yapılı binaların tespiti önceden yapılmış olsaydı yani binalar dönüşüm ve yenilenme ile dirençli hale getirilseydi ‘’risk yönetimi’’ sonucunda bu binaların ve içinde yaşayan insanların büyük çoğunluğu bu zararlardan korunacaktı. Bu olay afete müdahale ve iyileştirme çalışmaları kapsamında depremden sonra yapılmıştır yani hasar gören ve yıkılan binaların güncellenen deprem yönetmenliği kapsamında iyileştirme ve yenilenme işlemi yapılmıştır. Bu işlemler sayesinde 23 Kasım 2022 tarihli Düzce depremi 1999’da gerçekleşen depremden daha az şiddetli olmasına rağmen etkisini daha az göstermiştir ve sonuç olarak neredeyse hiç can ve mal kayıpları olmamıştır.
No comments:
Post a Comment